Mısır… Adını duyduğunuz anda zihninizde altın renkli kumlar, yükselen piramitler, gizemli hiyeroglifler ve Nil Nehri’nin büyüleyici kıvrımları canlanır

. Bu ülke, sadece tarih kitaplarının sayfalarında değil, insanlığın ortak hafızasında da özel bir yere sahiptir. Firavunların görkemi, antik tanrıların efsaneleri ve Nil’in bereketiyle yoğrulmuş bu topraklar, her gezgine zamanda bir yolculuğa çıkma fırsatı sunar. Elbette Mısır değince akla hemen piramitler ve tapınaklar gelsede, Mısır’ın diğer bir yüzüyle seyahatimize başlamaya karar verdim. Mısır su altı zenginlikleriyle de tam bir cennet ve bu cennetin baş kenti Şarm El-Şeyh. Kızıldeniz kıyısındaki Şarm El-Şeyh Mısır’ın modern turizminin merkezi olarak düşünebilirsiniz. Dalış tutkunları için burası gerçek bir cennet. Mercan resifleri, tropik balıklar ve berrak sularla çevrili bu deniz, doğanın renk paletini gözler önüne seriyor. Güneşin altında parlayan altın kumsallar, macera ve huzuru aynı anda sunuyor, akşam olduğunda deniz kenarındaki restoranlarda taze deniz ürünleri eşliğinde Arap ezgileriyle dolu bir akşam yemeği, günün yorgunluğunu tatlı bir huzura dönüşüyor. Yemek konusu yurt dışında biz Türkler için hep önemli bir detay olmuştur, bu konuda Mısır’da çok sıkıntı yaşamayacağınızı rahatlıkla söyleyebilirim, özellikle deniz mahsulleri hem fiyat hem de lezzet anlamında oldukça cazip bir seçenek. Mısır’a dalış için gelen doğa severlere elbette dünyanın sayılı batıklarından 2. Dünya savaşında batan ve içinde motosikletlerden, patlamamış mühimmatlara kadar görsel bir şölen sunan Thistlegorm gemi batığını mutlaka öneriyorum. Şarm EL-Şeyh deniz ve güneş tatili için gerçekten muhteşem bir coğrafya, ancak gece hayatı için aynı şeyi söylemek zor. Saat 10:00’dan sonra şehirde sokaklarda yürüyen insan bile görmek oldukça zor. Deniz ve güneş faslını geçtikten sonra Mısır değince akla gelen ilk şeye, mitoloji ve tarihe dalma zamanı geldi artık, istikamet Kahire. Kahire’ye adım attığınızda, sizi hemen bir karmaşa karşılıyor, ama bu Mısır’ın ruhunun ta kendisi. Yüksek ve modern bir şehir yapılaşması, korna sesleri, baharat kokuları, pazarların renkli kalabalığı ve Nil’in sakin akışı. Tüm bunlar, binlerce yıldır süren bir ritmin parçası gibi. Eğer Kahire’de Nil nehri üzerinde bir seyahat yapmak isterseniz bunun için tekne turları mevcut. Ama hayalinize mistik bir gezi gelmesin, İstanbul’da yapılan boğaz turlarından pek bir farkı yok, ancak Kahire’yi nehirden görmekte ayrı bir keyif ve huzur verdiyor. Elbette Kahire müzesini es geçmek olmaz, İşte kitaplarda ve filmlerde gördüğünüz antik mısır ve hazinelerine en yakın olabileceğiniz yer burası, gerçekten eşsiz bir deneyim. Ama gerçekten tarihe ve mitolojiye dokunmak istiyorsanız şehrin yarım saat dışında dünyanın en özel yapılarından Giza ve Keops Piramitlerini ve Sfenks’i görebilirsiniz. Bu yapıların yanında olup kendinizi bir mitoloji evreninde hissetmemek imkansız gibi. Küçük bir uyarı olarak, bu bölgedeki yerli esnafa biraz dikkat etmekte yarar var, öncelikle piramit bölgesinde size hediyelik eşya satmaya çalışan ve yanınıza gelip fotoğraf çekmenize yardımcı olmaya çalışan bu arkadaşlar gerçekten çok fazla ısrarcı olabiliyor. Bölgedeki tezgahlardan hediyelik eşya alacaksanız sıkı pazarlık yapmaya bakın, 5 dolar denilen ürün iki yan tezgahta bir dolara alınabilir rahatlıkla. Mısır’ın kalbi yalnızca Kahire’de değil, Nil boyunca uzanan antik şehirlerde de atar. Luxor, dünyanın en büyük açık hava müzesi olarak anılır. Karnak Tapınağı’nın devasa sütunları arasında yürürken, bir zamanlar burada yapılan dini törenlerin yankısını hissediyorsunuz. Tapınak duvarlarındaki hiyeroglifler, Tanrı Amon’un ve firavunların hikâyelerini anlatır. Geceleri düzenlenen “Ses ve Işık Gösterisi”, antik taşlara hayat verir ve geçmiş ışıkla birlikte yeniden canlanır. Aswan ise Mısır’ın dingin yüzünü gösterir. Burada Nil, daha yavaş akar; sanki binlerce yıllık bir bilgeliği taşır gibi. Felucca denilen geleneksel yelkenlilerle nehirde süzülmek, zamanı durdurmanın en güzel yoludur. Nehrin kıyısındaki Nubya köylerinde renkli evler, dost canlısı insanlar ve sıcak gülümsemelerle karşılaşırsınız. Nubya kültürü, Mısır’ın mozaik yapısının en canlı parçalarından biridir. Son olarak Mısır’a yola çıkmadan önce bazı hatırlatmalar yapmak isterim. Seyahate çıkarken yanınıza mutlaka dolar alın, zira Mısır’ın kendi para birimi kadar dolarda geçerliliğini koruyor bu topraklarda. Havalimanına indikten sonra aklınızda bulunması gereken ikinci husus, eğer Kahire’ye de gidecekseniz bunun için vize almanız gerekiyor, Normalde Mısır Türkiye’den vizesiz gidilen bir ülke ama Kahire turizm özelinde böyle bir uygulamaya tabi. Ancak gözünüz korkmasın, vize havalimanında bir gişeden 25 dolar (sadece dolar kabul ediliyor) verilerek kolay bir şekilde alınıyor. Ülkeye girdikten sonra döviz bürolarından Mısır Paund’u almakta yarar var, böylelikle çok daha rahat ve ekonomik alışveriş yapabilirsiniz, ancak ülkeden çıkarken tüm poundunuzu bozdurun zira ülkemizdeki çoğu döviz büroları bu para birimini kabul etmiyor. Sonuç olarak Mısır, yalnızca bir ülke değil bir hikâye. Her taşında, her dalga sesinde, her piramidin gölgesinde insanlığın geçmişi yankılanıyor. Mısır, sizi sadece gezmeye değil, hissetmeye davet eder çünkü bu topraklarda her şey, tarihle yoğrulmuş bir şiir gibidir.