Doç. Dr. Umut Rıza Gündüz ile Obezite Cerrahisinin öncesi ve sonrası Göktürk Dergisi’nin yeni sayısında sizler için yer aldı. Obezite, günümüzde dünya genelinde hızla artan ve ciddi sağlık problemlerine yol açan önemli bir sorun. Obezite cerrahisi ise bu süreçte hem yaşam kalitesini artıran hem de sağlık açısından yeni bir başlangıç sunan etkili yöntemlerden biri. Biz de bu alanda deneyimli isimlerden biri olan Doç. Dr. Umut Rıza Gündüz ile, ameliyat sürecini ve hastaların en çok merak ettiği konuları konuştuk. Umut Bey merhabalar, neden obezite cerrahisi alanında yol aldınız sorumla sohbetimize başlamak istiyorum? Merhabalar Eylül Hanım. Beni obezite cerrahisine yönelten en önemi etkenler, dünyada ve yurdumuzda fazla kilolu ya da obez birey sayısındaki artıştı ayrıca obezitenin hastalık olarak kabul edilmesi, istatistiklerle durumun ciddiyetinin ortaya konulması da etkili oldu. Sağlık Bakanlığının verilerine göre halkımızın yaklaşık %20’si obez tabi fazla kilolu bireyler bu orana dahil değil. Toplum sağlığını olumsuz etkileyen ve bir çok ikincil hastalığı neden olabilen bu durma karşı insan tepkisiz kalamıyor. Obezite cerrahisi tam olarak nedir? Hangi durumlarda ve hangi hastalar için bu yöntemi öneriyorsunuz, isteyen herkes bu ameliyatı olabilir mi? Obezite cerrahisi, obez bireylerde gıda alımını kısıtlayan ya da hem gıda alımını hem de sindirilen gıdaların emilimini kısıtlayan mide barsak sistemine yapılan cerrahi müdahaleler olarak tanımlanabilir. Günümüzde tanımlanan çok sayıda obezite ameliyatı olmasına karşın, dünyada ve tabi ülkemizde en sık uygulanan obezite ameliyatı türü tüp mide ameliyatıdır. Bazı durumlarda bypass ameliyatlarında ilk adım cerrahi olarak önerilebilir. Hastanın özellikleri, ek hastalıklarının durumu ve tabi cerrahın klinik deneyimi ameliyat seçiminde önemli rol oynamaktadır. Obezite hastalarına ilk etapta mutlaka diyet, egzersiz ve davranış terapileri öneriyoruz. Obezitenin derecesi ne olursa olsun hastaların en az 6 ay ilk basamak tedavileri uygulaması gerekmektedir. Bunlardan sonuç alamayan hastalarda beden kitle indeksine göre uygunlukları varsa ameliyat öneriyoruz. Bazı hastalar bana, ezbere “ben obezite ameliyatı istiyorum” diye gelse de ; ben hastalarımın kilo fazlasına göre ameliyat ya da ameliyat dışı tedavileri anlatarak hastalarımı bilimsel veriler ışığında yönlendiriyorum. Sonuçta ameliyat dışında endoskopik ve hatta medikal tedavi seçeneklerimizde mevcut. Bu ameliyatı düşünen kişilerin en fazla merak ettiği ya da kaygılandığı konular neler oluyor? Bu ara tokluk iğneleri ile ilgili çok soru alıyorum. Son dönem çıkan ve haftalık uygulanan tokluk iğnelerinin etkinlikleri neredeyse endoskopik balon tedavilerine eşit. Yani düzenli ve uzun süreli kullanımda hasta toplam kilosunun %20 ’sini verebiliyor. Tabi burada sorun iğnelerin en az 1-2 yıl düzenli kullanılması ve bunları destekleyici diyet yapılması gerekiyor. Ayrıca yan etkilerin kontrol altında tutulması ve artan doz ayarı için bir hekim takibinde bu iğneleri kullanmak gerekiyor. Bu ilaçların yüksek maliyeti ve bırakılması durumunda tekrar kilo alımında olumsuz yönleri olarak sıralanabilir. Ameliyata uygun olup da ameliyat için aklında soru işaretleri olan hastaların en büyük kaygısı komplikasyon dediğimiz, ameliyat sırasında ya da sonrasında gelişebilecek istenmeyen durumlar oluyor. Ameliyatta adım adım neler yaptığımı ve bu gibi aksiliklere karşı aldığım önlemleri hastalarımla ayrıntılı konuştuğum için genellikle hastalarım ameliyata girerken huzurlu oluyorlar. Ameliyat sonrası hastaları nasıl bir süreç bekliyor? Özellikle ilk hafta, ilk ay ve sonraki dönemde nelere dikkat etmeleri gerekiyor? Ya da ameliyat bizi tek başına istediğimiz sonuca götürmek için yeterli midir? Ameliyat öncesi görüşmelerimde ana tema, ameliyatın sihirli bir değnek olmadığı ve etkinliğinin direk hastanın ameliyat sonrası davranışlarına bağlı olduğu konusudur. Obezite ameliyatı, hastanın obezite durumundan kurtulmak için attığı ilk adımdır. Diğer adımlarla desteklenmezse etkisi yetersiz kalacaktır ya da kısa sürecektir. Obezite cerrahisi sonrası tam başarı için; diyet, egzersiz ve beslenme alışkanlıklarının değişimi gibi önemli adımlar, doktor ve diyetisyen desteği ile devam ettirilmelidir. Burada amaç ameliyat sonrası bir iki yıl değil, ömür boyu sağlıklı kiloyu korumaktır. Ameliyatlarımızın neredeyse tamamı kapalı ameliyat şeklinde olduğu için gerekli tedbirlerle ağrı büyük bir sorun olmaktan çıkmıştır. Ameliyat sonrası beslenme tabi ki başarıda ana etkenlerden biridir. İlk iki hafta sıvı gıdalar sonra ki hafta püre ve takiben katı gıdalara geçiş ile kademeli olarak normal beslenmeye dönülür. Bu süreçte protein ve vitamin/mineral açığı olmaması çok önemlidir. Birinci ayın sonunda hafif egzersizler hem sarkmaları önlemede hem de kas kitlesini korumada önam arz eder. İlk aylarda verilen hızlı kilo yüzleri güldürse de önemli olan hayat boyu sağlıklı kiloyu korumaktır. Obezite cerrahisi sonrası en çok yapılan hatalar neler oluyor? Özellikle beslenme ve yaşam tarzı açısından hastalarınıza hangi uyarıları yapıyorsunuz? Ameliyat sonrası süreçte diyetisyen takibi ile vitamin/mineral takviyesi kullanılması özellikle erken dönemde elzemdir. Yara iyileşmesi döneminde yeterli protein alınmadığı takdirde komplikasyon oranlarının yükseldiği artık bilinen bir gerçek. Dolayısıyla, diyet ile protein alımı, vitamin-mineral takviyesi ameliyat sonrası çok önemlidir. Hastalarımız ameliyat etkinliğine olan güven ile hızlı kilo verme derdinde olsalar da ben her zaman onlara sağlıklı ve yavaş kilo kaybının önemini vurguluyorum. Hızlı kilo vermenin sağlığa zararlı olduğu obeziteden kurtulalım derken başka sorunlara yol açabileceği günümüzde bilinen bir gerçek. Burada diyetisyen desteği önem kazanıyor. Obezite cerrahi sonrası yapılan en büyük hata tabi ki ameliyata uygun diyetin zamanla terk edilmesi ya da limitlerin keyif için zorlanması oluyor. Bu ameliyatların etkinliği ve başarısı tartışılmaz bir gerçek olmasına karşın maalesef bazen hastalarımız sınırlarını zorluyor ve reflü, tekrar kilo alımı gibi sorunlarla tekrar kapımızı çalabiliyorlar. Alışkanlıklarımızın kontrolü ve düzenlenmesi uzun dönem başarı için en önemli şartlardandır. Bu süreç sadece fiziksel değil, psikolojik ve sosyal açıdan da önemli değişimler içeriyor? Obezite sadece bedenimizi içeriden etkileyen bir sağlık sorunu değil aynı zamanda dış görüntümüzü de deforme ettiği için sosyal hayatımız üzerinde de ciddi olumsuz etkileri oluyor. Ameliyat gibi etkili bir tedavi yöntemi ile kısa sürede bu hastalıktan kurtulan bireylerde tekrar özgüven gelişimi buna bağlı sosyal çevrenin değişimi ya da zenginleşmesi ile cerrahi sonrası kazanılan düzgün beslenme alışkanlıkları arka plana atılabiliyor. Bu da tekrar kilo alımına neden olabiliyor. İlginçtir ki bazen hızlı kilo verme de sorun olabiliyor. Beden algısına göre hedefi hafif kilolu kalmak olan obez bir hasta fazla kilo verince mutsuz olabiliyor. Bana ya da diyetisyene çok kilo verme şikayeti ile başvurabiliyor. Obezite cerrahisinin bir ‘mucize çözüm’ değil, uzun soluklu bir yolculuk olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Umut Rıza Gündüz, bu süreçte doktor, diyetisyen ve psikolog iş birliğinin önemini vurgulayarak sözlerini şöyle tamamlıyor: Buradan çıkartacağımız ders obezite ile mücadelenin sadece ameliyatla olamayacağı, toplumun bu konuda eğitilmesi gerektiğidir. İlkokullardan itibaren beslenme ile ilgili eğitimler verilmesi, toplumun bu konuda bilinçlendirilmesi ve koruyucu sağlık hizmetleri ile obezite toplumda daha fazla tırmanmadan önü alınmalıdır.