Merhabalar sevgili Göktürk Dergisi okuyucuları, bu sayımızda Karaköy semtinin tarih koridorlarında yolculuk yapacağız.
Karaköy İstanbul’un en eski yerleşim bölgelerinden biridir. Bölgenin hangi tarihlerde iskan edildiği bilinmiyor. Tarih boyunca bir liman ve ticaret merkezi olma özelliği ön plana çıkan Karaköy’ün adını burada yaşamış Karaim Yahudileri’nden almıştır. Karaim Yahudileri, Yahudiliği seçmiş tek Türk boyu olan Karay Türkleridir. Rus baskısından kaçanlar İstanbul’a gelince yapı ustası olanlar buraya yerleştirelecek ve “Karayköy” denilen bölge zamanla Karaköy olarak anılacaktır.
Galata’dan başlayıp Şişhane, Perşembepazarı, Karaköy ve Tophane’ye kadar uzanan bölgeye Latin İstilası’ndan sonra (1261) Cenevizlilerin yoğun olarak yerleşmesi ile Bizans Devleti’nden ayrı, özerk ve ticari bir yerleşim yeri halini almıştır. Kendilerini güvence altına almak için bu bölgeyi surlarla çevirmişlerdir. En son kentin kuzeyinde yeni bir alanı hendekler (Büyük Hendek ve Küçük Hendek caddeleri ismini bu hendeklerin surların taşlarının doldurulması ile almıştır) ve surlarla çevrilmiş, en üst noktasına 1348-49 da Büyük Kule (Megalos Pyrgos) yani Galata Kulesi inşa edilmiştir. Ceneviz’lilerin bu özerkliği İstanbul’un fethine kadar sürer. Fetih sırasında Cenevizli tüccarlar tarafsız kalınca Osmanlı İmparatorluğu döneminde de uzun süre bağımsız bir yerleşim yeri gibi hareket ederler. Bu nedenle İstanbul’un diğer bölgelerine nazaran Karaköy, Galata, Beyoğlu hattı o dönemlerde daha batı görünümlüdür.
Sirkeci, Eminönü ve Unkapanı kıyısındaki limanlar Anadolu ve Doğu ile, Karaköy Limanı’nın ise Batı ile bağlantıları vardır. Batı’dan gelenler veya ticari mallar Karaköy Limanı’ndan kıyıya çıkarlar. Bu yüzden Elçilikler ve Batı kökenli ticari firmalar Karaköy’den Galata ve Beyoğlu’na uzana bölgeye yerleşmişlerdir. Karaköy kıyılarından Perşembe Pazarı kıyılarına kadar uzanan kesimlerde bazı batılı şirketlerin kendilerine özel iskele yaptıkları kıyılarda kendi depolama tesislerinin olduğu bilinmektedir. Fransız tüccarların evlerinin ve ofislerinin bulunduğu, kıyıya getirdikleri ticari malların Fransa’ya taşınması için kullandıkları yapının bugün “Fransız Geçidi” olarak anılması bunlara örnektir.
Yüzyıllar boyunca ticaret merkezi olan Karaköy 19. Yüzyılın son çeyreğinde Osmanlı Devleti’nin finans merkezi haline gelir. Özellikle caddenin isminin her ne kadar Voyvoda Caddesi olara bilinse de buraya açılan başta Osmanlı Bankası merkez binası olmak üzere çeşitli bankaların merkezleri, yerli ve yabancı sigorta şirketlerinin ofis ve şubelerinin bulunmasından dolayı cadde Bankalar Caddesi olarak anılmaktadır. Bu cadde gerek her iki tarafta ve cadde boyunca etkileyici binalarıyla gerekse hemen sağda buluna Kamondo Merdivenleri ile göz kamaştırmaktadır.
Karaköy’de bulunan İstanbul’da ilk ezanın okunduğu rivayet edilen Arap camii’nden bahsetmeden geçmeyelim. Bir rivayete göre burası 717 yılında İstanbul’u kuşatmak için gelen Araplar tarafından yapılmış, burada 7 sene kalmışlar ve Şam’da çıkan isyandan dolayı ayrıldıklarında Cenevizliler buraya kare formda bir çan kulesi yaparak kiliseye çevirmişlerdir. Bir diğer rivayete görede 1323-37 yılları arasında kilise olarak inşa edilmiş fetihten sonra ise camiye çevrilen ilk kilise olmuştur. 1495 yıllarında İspanya’dan kaçan Endülüs Arapları’nın bu bölgeye yerleştirilmesi ile zamanla Arap Camii adını almıştır.
Karaköy Meydanı’na ait pek çok eski fotoğraflarda görmüş olduğunuz günümüzde olmayan Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Camii’nin çok hazin bir öyküsü vardır. 17. Yüzyılda Merzifonlu Kara Mustafa Paşa tarafından yaptırılmış. Zamanla yıpranan cami II. Abdülhamit tarafından dönemin ünlü mimarlarından Raimondo D’Aronco’ya yeniden yaptırılmıştır. 1903’de tamamlanan cami 1958 yılında Adnan Menderes döneminde meydan genişletme projesi kapsamında tek tek numaralandırılarak Kınalıada’ya taşınması karalaştırılmış ancak taşınması sırasında geminin yan yatması sebebiyle iki parçası hariç tamamı denize gömülmüştür.
Karaköy’de görülmeye değer yapıların başında Ziraat Bankası’nın binası gelir. Bina 1912’de yapılmış ve ilk önceleri Avusturya Bankası olarak kullanılmıştır. Haliç’e bakan yüzündeki iki heykel dikkatleri çeker. Erkek olanının sanayii, kadın olanının ticareti simgelediği vurgulanıyor. Kimilerine göre Tevrat’a dayandırılıp erkeğin “Hiram Usta” kadını ise “Dul Kadın” olduğu ileri sürülür. Asıl ilginç olan ise hangi teori öne sürülürse sürülsün o tarihler de heykelli bir binaya nasıl izin verildiğidir.
Karaköy Galata Köprüsü’yle, hanları ve camileriyle, Türk Musevileri Müzesiyle, Tünel Metrosu’yla, Perşembe Pazarı’ndaki hırdavatçılarıyla, alt çarşı ve Yüksek Kaldırım’daki elektronikçileriyle. Cafe, restoran ve barlarıyla, yeni yapılan Galata Port’u ile gezmeye, görülmeye değer bir semtimizdir.
Bir daha ki sayımızda başka bir İstanbul semtinin tarihi ve fotğraflarında görüşmek dileği ile…
Hoşçakalın, sağlıcakla kalın
Yılmaz Taş
İnstagram: @dundenbuguneistanbul
Twitter: @dndnbgnistanbul