Duygusal yalnızlık, başka insanlarla yeterince duygusal yakınlık kuramamaktan kaynaklanır. Bu yalnızlık hissi, kendisiyle meşgul olan anne babaların çocuklarına duygusal yakınlık gösterememesinden dolayı çocukluk döneminde başlayabilir ya da duygusal bağ koptuğunda yetişkinlik döneminde ortaya çıkabilir. Eğer duygusal yalnızlık bir ömür boyu hissedilirse, bu durum bir çocuk olarak duygusal açıdan yeterince karşılık görülmediğine işaret edebilir. Duygusal olarak olgunlaşmamış bir ailede büyümek, yalnızlık içeren bir deneyimdir. Bu ebeveynler, çocuklarının fiziksel sağlığına önem vererek yiyecek ve güvenlik ihtiyaçlarını karşılayarak gayet normal davranabilir ve dışarıdan mükemmel görünebilirler. Ancak eğer çocukları ile sağlam bir duygusal bağ kurmazlarsa, gerçek güven duygusunun olması gerektiği yerde büyük bir boşluk oluşur. Başkaları tarafından görülmemenin verdiği yalnızlık duygusu, fiziksel yaralanma kadar temel bir acıdır ve bu acı içeridedir, dışarıdan görülmez. Duygusal yalnızlığın anlaşılması güçtür ve kişiye özel bir deneyimdir. Bu nedenle, görülmesi ya da tanımlanması zordur. Duygusal yalnızlığı, bir boşluk ya da dünyada yalnız olmak olarak adlandırabilirsiniz. Bazı insanlar bu duyguyu var olan yalnızlık olarak adlandırır ama aslında bu duyguyla ilgili var olan hiçbir şey yoktur. Eğer kendinizi duygusal olarak yalnız hissediyorsanız, bu ailenizden kaynaklanmaktadır. Çocukların ebeveynleriyle olan ilişkilerinde duygusal yakınlığın olmadığını belirleme imkânı yoktur. Bu, çocukların sahip olabileceği bir kavram değildir. Ayrıca, çocukların anne babalarının duygusal olarak olgunlaşmadığını anlayabilmeleri pek mümkün değildir. Onların sahip olduğu tek şey, boşluk hissidir ve işte bu his bir çocuğun yalnızlığı deneyimlemesidir. Bir çocuğun yalnızlık hissine çare bulması, olgun bir ebeveynle sevgi dolu bir bağ kurmasına bağlıdır. Ancak eğer anne babanız derin duygulardan korkuyorsa rahatlama ihtiyacı duyduğunuz için tedirgin bir utanç hissi ile karşı karşıya kalmış olabilirsiniz. Duygusal olarak olgunlaşmamış ebeveynlerin çocukları büyüdüklerinde, görünüşte normal bir yetişkin hayatı sürseler bile, temelde bir boşluk ile yaşarlar. Bu kişiler, farkında olmadan kendilerine yeterince duygusal bağ sağlamayan ilişkileri seçerse, yalnızlıkları yetişkinlikte de devam edebilir. Okula gidebilirler, çalışabilirler, evlenebilirler, kendi çocuklarını büyütebilirler ama temelde yer alan duygusal dışlanma hissi akıllarından çıkmaz. Duygusal yakınlık, herhangi bir konuyla ilgili tüm duygularınızı söyleyebileceğiniz bir kişinin olduğunu bilmektir. Başka bir kişiye kendinizi gerek kelimelerle gerek fikir alışverişiyle gerekse sessiz bir şekilde bağ kurarak tamamen güven içinde açabileceğinizi bilirsiniz. Duygusal yakınlık, gerçekten olduğunuz gibi görünmenizi sağlayan son derece tatmin edici bir histir ve böyle bir şey, diğer kişi sizi yargılamak yerine yalnızca tanımaya çalıştığında var olacak bir şeydir. Bir çocuk olarak kendimizi güvende hissetmemizin temeli, bakımımızı sağlayan kişilerle kurduğumuz duygusal bağda yer almaktadır. Duygusal açıdan duyarlı ebeveynler çocuklarına her zaman yanlarına gidebilecekleri insanlar olduğunu hissettirir. Böyle bir his, ebeveynlerle kurulan gerçek duygusal bir etkileşim gerektirir. Duygusal olarak olgunlaşmış ebeveynler neredeyse her zaman bu duygusal bağlantıya dâhil olurlar. Bu tür insanlar hem kendi duygularında hem de diğer insanlarla olan ilişkilerinde rahat hissetmek için yeterli öz farkındalığı geliştirmektedirler. Daha da önemlisi, çocuklarının ruh hâlini fark ederek ve onların duygularını ilgiyle karşılayarak çocuklarına duygusal olarak uyum sağlarlar. Böylece, çocuk ailesi ile güvenli bir bağ kurduğunu hisseder. Yetişkin anne babalar, çocuklarına onlarla ilgilenmekten zevk aldıklarını ve duygusal konular hakkında konuşmanın iyi olduğunu hissettirir. Bu tür ailelerin canlı, dengeli duygusal bir yaşamı vardır. Genellikle çocuklarına duydukları özen ve ilgi tutarlıdır. Onlar duygusal açıdan güvenilir insanlardır. Duygusal Yalnızlık Duygusal olarak olgunlaşmamış ebeveynler öylesine kendileri ile meşgul olurlar ki çocuklarının iç dünyasının farkına bile varmazlar. Buna ek olarak, duyguları hesaba katmazlar ve duygusal yakınlıktan korkarlar. Kendi duygusal gereksinimlerinden rahatsızlık duyarlar ve bu nedenle çocuklarına duygusal açıdan nasıl bir destek sağlayacaklarına dair bir fikirleri yoktur. Bu tür anne babalar eğer çocukları üzülürse sinirlenir ve çocuklarını rahatlatmak yerine cezalandırırlar. Bu tepkiler, çocukların duygusal temas kapılarını kapatarak içgüdüsel dürtülerinin önüne geçer. Eğer ebeveynlerinizden biri ya da her ikisi size duygusal destek vermek için yeterince olgunlaşmamış ise, bir çocuk olarak böyle bir şeyin eksikliğinin etkilerini hissetmiş olabilirsiniz ama neyin yanlış olduğunu anlayamazsınız. Kendinizi boşlukta ve yalnız hissetmenin sizin özel ve ilginç deneyiminiz olduğunu ve sizi diğer insanlardan farklı kılan bir şey olduğunu düşünebilirsiniz. Bir çocuk olarak bu boşluk hissinin yeterli insani ilişkilere sahip olmamaya karşı verilen normal ve evrensel bir yanıt olduğunu kabul etmekten başka bir yolunuz yoktu. ‘Duygusal yalnızlık’ kendi çaresini öneren bir terimdir: Hissettiğiniz şeyle ilgili başka bir kişinin sempatik ilgisini görememek. Bu yalnızlık türü, garip ya da anlamsız bir duygu değildir aksine başkalarıyla yeterince empati kurmadan büyümenin öngörülebilir bir sonucudur...

Ebeveyn desteğinin olmaması ya da ilişki kurulamamasından dolayı duygusal bağdan yoksun birçok çocuk, çocukluklarını geride bırakmaya isteklidir. Bu çocuklar en iyi çözümün, hızlı bir şekilde büyümek duygularınız onları bastırmak yerine dinlemeye başladığınızda, başkalarıyla güvenilir bir bağ kurmanız için sizi yönlendirir. Duygusal yalnızlığınızın nedenini bilmek, daha tatmin edici ilişkiler kurmanın ilk adımı olacaktır. Çocuklar Duygusal Yalnızlıkla Nasıl Başa Çıkar? Duygusal yalnızlık öylesine acı verici bir şey ki bu duyguyu deneyimleyen bir çocuk ailesiyle bir bağ kurmak için gerekli olan her şeyi yapacaktır. Bu çocuklar başkalarının gereksinimlerine öncelik vermeyi bir ilişkiye kabul edilmenin bedeli olarak öğrenebilir. Başka kişilerin kendilerine destek olmasını veya ilgi göstermesini beklemek yerine, onlar bu kişilere yardım etme rolünü üstlenebilir ve herkesi kendi duygusal gereksinimlerinin az olduğuna ikna edebilir. Maalesef, böyle bir durum daha büyük bir yalnızlığa neden olur çünkü en derin ihtiyaçlarınızı örtbas etmeye çalışmak diğer kişilerle gerçek ilişkiler kurmanızı engeller. Yeterli ve kendilerine yetebilir hâle gelmek olduğunu düşünür. Kendi yaşlarının ötesinde yetkin bir hâle gelirken temelde yalnızlık yaşarlar. Genellikle prematüre olarak yetişkinliğe geçerler, mümkün olduğunca hızlı bir şekilde işe başlarlar, cinsel yönden aktif olurlar, erkenden evlenirler ya da vatani görevlerini yerine getirirler. Onlardan “Zaten kendi kendime baktığım için tek başıma yola devam edebilir ve hızlı olarak büyümenin avantajlarından yararlanabilirim.” şeklinde cümleler duyarsınız. Onlar yetişkin olmayı dört gözle beklerler çünkü yetişkinliğin özgürlük ve aidiyat imkânı sunduğuna inanırlar. Ne yazık ki evden ayrılmak için acele ettiklerinde yanlış bir kişiyle evlenebilir, sömürüye tolerans gösterebilir ve verdiğinden daha fazlasını isteyen bir işte çalışmaya devam edebilirler. İlişkilerinde genellikle duygusal yalnızlığa razı olurlar çünkü eski ev hayatlarında olduğu gibi bu durum onlara normal gelir. Neden Geçmiş Kendini Tekrar Eder Duygusal olarak olgunlaşmamış ebeveynlerle duygusal bir bağ kuramamak böylesine acı verici bir şey ise o hâlde neden birçok insan yetişkinlikte sinir bozucu ilişkilere kapılır? Beynimizin en ilkel kısımları emniyetin aşinalık içinde yer aldığım bize söylemektedir. (Bowlby, 1979) Deneyimlediğimiz durumların çekimine kapılırız çünkü onlarla nasıl başa çıkabileceğimizi biliriz. Bir çocuk olarak ebeveynlerimizin sınırlarının farkında olamayız çünkü anne babalarımızı olgunlaşmamış ya da kusurlu olarak görmek korkutucudur. Maalesef, ebeveynlerimizle ilgili bu acı verici gerçeği inkâr ettiğimizde benzer zarar verici insanları gelecekteki ilişkilerde tanıyamıyoruz. Bu durumu reddetmek aynı şeyin gelecekte de tekrar tekrar yaşanmasına sebep olmaktadır.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner23

banner24