Kasım ayı Prematüre Farkındalık Ayı ve dünyanın her yerindeki prematüre anneleri için çok önemli. Her yıl yaklaşık 500.000 bebek prematüre olarak doğuyor. Anne karnında 37 haftayı tamamlamadan doğan bebeklere prematüre bebek deniyor. Prematüre bebekler zamanında doğan bebeklere göre daha fazla sağlık sorunu yaşayabiliyor ve hastanede daha çok kalabiliyorlar. Bu bebekler ne kadar erken doğarsa yaşadıkları problemler o kadar artıyor. Tabii ki çok erken doğup da hiç bir sağlık sorunu yaşamayan prematüre bebekler de var.

Prematüre bebeklerin annelerinde zamanında doğan annelerin aklındakinden de öte endişeler oluyor.

“Bebeğim yaşayacak mı?, Bebeğim yaşarsa, kalıcı sorunları olacak mı?, Bebeğim hastanede kaç gün kalacak?, Küçücük bebeğim eve gelince ona bakabilecek miyim? Bebeğim yaşıtlarından geri mi kalacak?”

Ben bu soruların hepsini kendime sorduğum için bir çırpıda yazabildim. Benim güzel kızlarım da rahim yetmezliğim nedeniyle suyumun erken gelmesiyle 33 haftalık prematüre olarak doğdular. Sevinç 1878 gr Esin 2270 gr ikisi de 44 santim doğdular. Neyse ki suyum çok fazla olduğu ve çok sağlıklı beslendiğim için haftalarına göre gelişimleri çok iyiydi ve hiç respiratöre bağlanıp oksijen almadılar. Esin 6 gün Sevinç 10 gün bebek yoğun bakım ünitesinde kaldılar. Kalmalarının en büyük nedeni emme reflekslerinin henüz gelişmemiş olmasıydı. emme refleksi anne karnında 34. haftada gelişiyormuş, bu nedenle bu haftadan önce doğan bebeklerde bu problemin yaşanma olasılığı çok fazla. Kızlarımın çok şükür nefes alma sorunları yoktu zaten bu nedenle genellikle açık yatakta yattılar ama beslenmeye başlamadan eve gelmeleri imkansızdı.

Tesadüf mü yoksa genetik mi bilemiyorum ama ben de 1750 gr doğmuşum. Tabii 37 yıl önce ultrason yoktu o nedenle tam nedenini bilemiyoruz. Anneannem bana “senin kafan portakal kadardı, o kadar küçüktün ki anlatamam” derdi. Ben de cahillik tabii gülerdim ve “portakal kadar bebek kafası olur mu?” derdim. Ee gülme komşuna...

Benim kızlar doğdu, el kadarlar ve kafalar da tabii... portakal kadardı.

Ben doğumdan sona hastanede 4 gece kalabildim. Kızlarımı hastanenin yoğun bakımında bırakıp çıkmak benim için çok zordu. Bunu yaşamayan anlayamaz, ben daha önce de bunu yaşadığım için benim için ayrı bir kabus gibiydi. İlk oğlum Kaan ne yazık ki rahim yetmezliğim nedeniyle 21 haftalık doğmuştu ve doğumdan kısa bir süre sonra vefat etmişti. Hiçbir sağlık sorunu yoktu ama rahim yetmezliği nedeniyle doğumu engelleyememişlerdi. Hastaneden kucağımızda bir bebek olmadan çıkmak eşim ve benim için en büyük acıydı. Kızlarımı hastanede bırakmak bu nedenle beni o günlere götürdü. Tabii koşullar farklıydı, kızlarım iyiydi sadece beslenmeleri sorunluydu ve tabii evde beni 21 aylık oğlum Mehmet Alper bekliyordu.

Eve döndüm ama devamlı hastaneye gidiyordum ve günde yaklaşık 6 saat kızlarımın yanındaydım. Özel bir hastane olduğu için devlet hastanelerindeki anneyi içeri almama, bebeği görememe gibi sorunlarımız yoktu. Bu uygulama gerçekten çok yanlış çünkü prematüre bebekler için anne ve babalarının dokunuşları ve ilgileri çok önemli. Amerika’da anne ve babalar yoğun bakım ünitesindeki prematüre bebeklerini kucaklarından indirmezler. Biz 2. günden itibaren eşimle kızlarımızı kucağımıza aldık, hatta çıplak göğsümüzde kanguru gibi taşıdık uyuttuk. İstediğimiz kadar yanlarında kaldık. Ayrılmak istemiyorduk. Ben kızlar uyurken diğer küvözlerde yatan bebekleri dolaşır tek tek dua ederdim sağlıkla evlerine kavuşsunlar diye. Bu bebeklerden kızlarımda aynı gün doğan ikiz kızlarla daha sonra tanıştık ve kızlarımız oynadılar.

Bizden çok daha erken doğanlar vardı. 26 haftalık 700 gram doğan Iraklı bir bebeği hiç unutamam. Çiftin bundan önce 5 tane bebeği 25-26 haftalık doğmuş ama ülkelerinde yaşatamamışlar. Son bir çare 26 haftalık hamileyken Türkiye’ye gelmişler ve uçaktan indikten kısa bir süre sonra doğum yapmış anne. Aylarca hastanede kaldılar ama bebekleri sağlıkla evine gitti çok şükür. Ben de hastane ve ev arasında mekik dokuyordum. Evde Alper vardı ve etkilenmesini istemiyordum ama neyse ki kayınvalidemler bizdeydi, dayım anneannem herkes Alper’i mutlu etmeye çalışıyordu. Kızların yanına sadece eşim ve ben girebiliyorduk. Herkes meraktan ölüyordu. Neyse ki video ve fotoğraflarla birazcık da olsa meraklarını giderebiliyorduk.

Kızlar 5 günlük olup da hala biberondan veya memeden beslenemediğinde artık benim sabrım kalmamıştı. Zaten midelerine anne sütü boruyla gidiyordu yani aç değillerdi, emme refleksi de gelişmediği için biberon almamak kolaylarına geliyordu. Doktorumuza ısrar ettim ve artık boruyla beslememelerini istedim. Biraz acıkırlarsa biberondan beslenmeye daha hevesli olacaklarını düşünüyordum. Doktorlar önce itiraz ettiler ama en kararlı bir şekilde bunu talep edince borular çıktı ve kızlar biraz aç kaldılar. Tahmin ettiğim gibi oldu, biberondan daha iyi emmeye başladılar ve ertesi gün Esin çıkabilecek duruma geldi. Sevinç’in kilosu az olduğu için 4 gün daha kaldı ama o da emmeyi biraz başardı. Doktorları kararlılığımla ikna ederek başardıklarımdan biridir bu da.

Doğduktan 6 gün sonra Esin kızım beslenebilmeyi başardığı için eve geldi. Oto koltuğunda Esin’i eve getirdik ve 21 aylık Alper’in önüne koyduk. “Bebe” diye çok mutlu oldu. 4 gün sonra Esin’i de alıp hastaneye gittik ve kontrolden sonra Sevinç’i de alıp 2 bebekle eve geldik. Alper’in iki kardeşine bakıp arka arkaya “bebe bebe” demesini unutamıyorum. Yavrum 4 günde bir eve bebek gelecek zannetmiş olabilir!

Anne sütü benim için çok önemliydi. İlk günlerde kızların emme refleksi olamadığı için anne sütümü boruyla direkt burundan midelerine verdiler. Ben mama verilmeyeceğini belirtmiştim hastaneye. Biraz itiraz etseler de onları hemen anne sütü yetiştireceğime ikna ettim. Doğurduğum andan itibaren 2 saatte bir pompayla sütümü sağdım ve hemen günde 12 tane (sabah 3 öğle 3 akşam 6) alkolsüz bira mayası tableti almaya başladım. Pompalama ve mayaların etkisiyle hemen colostrum denilen çok faydalı ilk sütüm geldi. Minikler zaten el kadar olduğu için o kadarcık süt bile onlara yetti ve mama vermeden idare ettik. 2. günden itibaren sütüm gelmeye başladı. 5. günden itibaren artık hem ikisini sadece anne sütüyle besliyordum hem de günde 300 ml anne sütümü buzluğa atabiliyordum. İlk 3 ay böyle yapabildim ve hiç emmemelerine rağmen ikiz kızlarımı ilk 4,5 ay sadece anne sütüyle besledim. 4,5 aydan 6 aya kadar sadece bir öğün mama aldılar. 6 ayda ek gıdaya geçince onu da bıraktık. Anne sütü ve ek gıda ile devam ettik. 13,5 ay sadece pompa ile yoğun bir şekilde anne sütü ile beslendiler ve bunun sayesinde çok kısa sürede prematürelikten eser kalmadı. İshal, kabız gibi sorunlar yaşamadık. Tüm annelere bol sütler diliyorum.

Prematüre bebeklerin gelişimi çok yakından takip edilmeli. Doktorumuz içtikleri her damla sütü ve yaptıkları her kakayı yazmamız gerektiğini söyledi. Haftada bir kontrole gidiyorduk. Bu kontrolde doktorumuz yediklerini kontrol edip bebekleri tartıyordu ve günde mutlaka en az 30 gr almaları bekleniyordu. Yoksa mama vermeye başlamam gerekiyordu. O stresi unutamıyorum. Bir hafta tam tartıdan önce büyük bir kaka yapmıştı biri ve tartıda o hafta günde 28 gr aldığı ortaya çıkmıştı. günde 2 grlık fark için acayip bir azar yedim doktorumuzdan. Neyse ki kaka yaptığını söyleyince mamasız devam etmeye izin verdi. Prematüre anneleri hep böyle diken üstünde oluyor. Gelişimleri çok yakından takip ediliyor ve en ufak bir farklılık araştırılıyor. Bunlar yüzünden prematüre annelerinin stres düzeyleri daha yüksek oluyor. Prematüre bebeklerin bakımı da daha zor, mesela emme refleksi gelişmediği için kızlar 40 ml sütü 45 dakikada içerlerdi. Zaten besleme biterdi, bezini değiştirirdik, ben günde 7 kere pompa yaptığım için 30-40 dakika pompa yapardım bakmışsın yine besleme zamanı gelmiş. Gece de 45 dakikada bir uyandık beslemek için. Normal bebekler gibi 10 dakikada emip mışıl mışıl uyumazlardı.

Sonuç olarak kızlarım 4-5 ay gibi kısa bir sürede prematüreliğin etkisinden kurtuldular. Şu anda kızlarımın zamanında doğan bebeklerden hiçbir farkı yok hatta genetiklerini yakaladılar ve anne babaları çok uzun olduğu için yaklaşık 1,5-2 yıl önden gidiyorlar. Tüm prematüre bebeklere sağlıklı ve uzun ömürler diliyorum. Prematüre bebek ailelerinin de bu süreci sorunsuz ve kalıcı hasarsız atlatmalarını diliyorum.

Prematüre bebek ailelerinin güzel hikayeler dinlemeye ihtiyaçları var. Bu nedenle Prematüre farkındalık ayı olan Kasım’da hikayemi sizlerle paylaşmak istedim.

*İstatistikler için kaynak: March of Dimes

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner23

banner24