Merhabalar sevgili Göktürk Dergisi okuyucuları. Yeni bir sayı ile Istanbul'un tarih kokan koridorlarında yolculuğumuza devam ediyoruz. Bu sayıda

restorasyonuyla kısa bir süre önce gündem olan Kız Kulesi tarihinden ve efsanelerinden bahsediyor olacağız.

Kız Kulesi'nin bulunduğu adacıktan ilk defa M.Ö. 410 yıllarında söz edilir. Atina'lı general Alkibiades Boğaz'dan gelip geçen gemileri denetlemek ve vergi almak için buraya

bir istasyon inşaa ettirir. M.Ö. 341 yılında ise Komutan Chares adacığa ölen eşi için bir anıt mezar yaptırır.

M.S. 1110'lu yıllarda İmparator Manuel Comnenos hem şehrin savunmasına yardım için hemde vergi ve denetim için biri

bu adacığın üzerine, diğeri karşı kıyıdaki Mangana Manastırı yakınlarına (Topkapı Sarayı sahiline) iki adet kule yaptırır ve bu iki kule arasına zincir çektirir.

Kız Kulesi'ne ait pek çok efsanelerden söz edilir. Tarihini anlatırken buarada bu efsanelerden bahsetmeden olmaz. En bilindik olanıyla başlayalım o zaman.

Efsaneye göre kralın birine kötü bir fal açılır. Fala göre kızı yetişkin olduğunda bir yılan tarafından sokulup öldürülecektir. Dehşete kapılan kral boğazın ortasında ki kuleyi restore ettirir ve kızını bir tutsak gibi bu kuleye yerleştirir. Ancak prensese gönderilen üzümler içerisinde çıkan yılan prensesi sokarak öldürür. Kral kaderden kaçılamayacağı hükmünü verir.

Prensese demirden bir tabut yaptırarak içine kızını koyar ve Ayasofya'nın giriş kapısı üzerine yerleştirir.

Kule bir ara "Tour de Leandros" (Leandros'un Kulesi) olarak ünlenmiştir. Bunun sebebi ise yine bir efsaneye dayandırılır. Afrodit'in rahibelerinden biri olan Hero yıllar boyunca kulede kalır. Afrodit'in tapınağında yapılacak bir tören için buradan ayrılır. Törende yakışıklı Leandros ile karşılaşır. İkisi bir birlerine bir görüşte aşık olur. Artık Leandros her gece sulara atlayıp kuleye yüzmektedir. Bu gizli aşk hergeçen gün daha da büyümektedir. Bir gece yine kuleye doğru yüzerken kıyamet gibi fırtına çıkar ve yağmur yağmaya başlar. Leandros geri de dönemez, Hero'nun yolu bulması için yaktığı meşaleye doğru yüzmeye devam eder. Ancak fırtınadan dolayı meşale sönünce Boğaz'ın serin sularında kaybolur. Buna dayanamayan Hero'da kendini Boğaz'ın sularına bırakır.

Zaman zaman harap olan ve yeniden onarılan Kız Kulesi İstanbul'un fethi sırasında Venedik'ten Bizans'a destek olmak için Gabriel Treviziano komutasında gelen filo burada üslenmiştir. Fetihten bahsederken birde Battal Gazi efsanesine bakalım.

İstanbul tarih boyunca defalarca kuşatılıp ele geçirilmeye çalışılmıştır. İlk kuşatmalar dan biride Emeviler tarafından olmuştur. Battal Gazi ordusuyla İstanbul'u hem karadan hemde denizden kuşatır. İstanbul'un Asya kıyılarını kontrol altına alır ve Üsküdar açıklarında 7 sene kalır. Bu arada "Tekfur" olarak adlandırılan vali kızına aşık olur. Tekfur durumu anlayınca hem kızını hemde hazinesini kuleye saklar. Ancak Battal

Gazi bir gece kuleye girerek kızı ve hazineyi kaçırır. Kuşatma başarısız geçtiği için İstanbul'da durmanında bir anlamı yoktur.

Atına atladığı gibi kız ve hazine ile birlikte dörtnala uzaklaşır. Olay fark edilinceye kadar Battal Gazi Üsküdar'ı geçmiş Anadolu'ya doğru gitmiştir bile. ''Atı alan Üsküdar'ı geçti" deyimi bu hikayeden kaynaklanmaktadır.

Fetihten sonra Fatih Sultan Mehmet buradaki yapıyı yıktırır ve etrafı mazgallarla çevrili küçük bir kalecik inşa ettirir.

Kulenin temelleri ve alt kısımları bu dönemde yapılmıştır. Buraya toplar yerleştirir. Bu toplar her nekadar savunma amaçlı konulsada genelde gösteri ve kutlama amaçlı kullanılmıştır.

1510'da "kıyamet-i suğra" yani "küçük kıyamet" olarak adlandırılan depremde İstanbul'daki pek çok yapı gibi Kız Kulesi'de büyük hasar görmüştür. Yavuz Sultan Selim

zamanında onarılan kuleye bir de fener konulmuştur. Artık kule bu tarihlerden sonra deniz feneri olarak kullanılmıştır. Kule 1719 yılında çıkan yangınla kullanılmaz hale gelmiştir. 1725 yılın da şehrin baş mimarı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa tarafından kapsamlı bir onarımdan geçmiştir. Bu onarımdan sonra kule kurşun kubbeli ve kagir olarak yapılmıştır.

1731 yılında kulenin feneri, top mazgalları da dahil kısmen

tekrar onarımdan geçmiştir. Önceleri merasim, kutlamala ve fener amaçlı kullanılan kule 1830-1831 yıllarında kolera salgının şehre yayılmaması için karantina hastanesine

dönüştürülmüştür. 1836-1837 yıllarında baş gösteren ve 20-30 bin kadar insanın ölümüne sebep olan veba salgını sırasında hastaların bir kısmı kulede kurulan hastanede tecrit edilmiştir.

Sultan il.Mahmut döneminde tamamen onarımdan geçmiş ve Kız Kulesi bugünkü halini almıştır. 1832- 1833 yılında tadilat vesilesi ile ünlü hattat Rakımın yazısı ile kulenin kapısı üzerindeki mermere Sultan 11.Mahmut'un tuğrasının olduğu bir kitabe yerleştirilmiştir. Restorasyon da dilimli bir kubbe ve üzerine bayrak direği ilave edilmiştir. 1857 yılında ise bir Fransız şirketi tarafında kuleye yeni bir fener konulmuştur.

1829 yılında Almanya'da doğan Karl Detroit denizci olmaya karar verir 12 yaşındayken, Hamburg Limanı'ndan kalkan bir gemiyle yola çıkar. Gemi İstanbul'a geldiğinde denize atlar ve soluğu Kız Kulesi'nde alır. Karl Detroit Almanya ve Osmanlı Devleti arasında kısa bir krize neden olmasına rağmen İstanbul'da kalmayı başarır. Sadrazam Ali Paşa'nın sevgisini kazanarak onun himayesine girer ve ismi "Mehmet Ali" olarak değiştirilir. Harbiye'ye kaydı yapılır. Mehmet Ali büyümüş ve genç bir subay olarak Kırım, Bosna ve Karadağ savaşlarına katılmıştır. II.Abdülhamit döneminde "Paşa" ünvanını alır.

Mehmet Ali Paşa 1878'de imzalanan Berlin Antlaşması'nda Osmanlı İmparatorluğu'nu temsil eden üç kişiden biridir. Mehmet Ali Paşa devletin üst düzey görevlilerinden olmasının yanı sıra iyi bir edebiyatçıdır. Dört kızı olur. Kızlarından biride yıllar sonra anne olur ve kızına Celile ismini verir. Celile Hanım Nazım Hikmet'in annesidir. Yani yıllar önce gemiden atlayıp Kız Kulesi'ne ayak basan Karl Detroit Nazım Hikmet'in dedesidir.

1943 yılında büyük bir onarımdan geçen kulenin çevresine büyük kayalar yerleştirilerek denize kayması engellenmiştir. 1959 yılında ise askeriyeye devredilmiş ve Deniz Kuvvetleri tarafından deniz ve hava trafiğinin denetlenmesini sağlayan radar istasyonu olarak kullanılmıştır. 1983'de Denizcilik İşletmelerine bırakılmıştır.

1995'de tadilata girmiş ve 2000 yılında restaurant olarak hizmet vermeye başlamıştır. Eylül 202l'de restorasyana alınan kule son dönemlerde restore ediliş şekli her nekadar tepki çeksede II. Mahmut dönemindeki şekline sadık kalınarak Mayıs 2023'de Anıt Müze olarak tekrar hizmete girmiştir

Ne gariptir ki ismi "Kız Kulesi" olan sokak İstanbul'da değil Ankara'da dır.

Yazımızı Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun dizeleriyle bitirelim. Bir sonraki sayıda görüşmek üzere.

"İstanbul deyince aklıma kuleler gelir. Ne zaman birinin resmini yapsam, öteki kıskanır.

Ama şu Kız Kulesi'nin aklı olsa Galata Kulesi'ne varır,

Bir sürü çocukları olur.. "

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner23

banner24