Günün telaşı içinde nefes almayı unutuyor musunuz? Sakinleşmek ve bir kitap okumak sizin için çok mu zor? Zihniniz, sürekli düşüncelerle savaşıyor mu?
Stres, sinsi bir fırtına gibi hayatımıza
sızar. Önce hafif bir esintisiyle gelir;
önemsemez, geçer sanırız. Ama
zamanla büyür, rüzgarlar sertleşir ve
ruhumuzu savurmaya başlar. Yavaş çalışan
ve yavaş konuşanlar rahatsız etmeye
başlar sizi. Sinirleriniz gerilir, sabrınız azalır.
Gece sık sık uyanır, yorgun gözlerle yeni
bir güne başlarsınız. Bedeniniz isyan eder:
hazımsızlık, yüksek tansiyona bağlı baş
ağrıları, baş dönmeleri artık sizi etkilemeye
başlar.
Stresin bizi sürüklediği girdaptan çıkmanın
ilk adımı, onun varlığını kabul etmektir.
Ayrıca kendimize küçük molalar vermeliyiz.
Derin bir nefes almak, doğaya çıkmak,
sevdiğimiz bir müziği dinlemek, bir fincan
sıcak çayla pencereden dışarıyı izlemek bile
zihnimizi rahatlatır.
Hareket edin! Küçük yürüyüşler, hafif
egzersizler ve hareketler, stresin bedenimize
yüklediği yükü hafifletebilir. Ve en önemlisi,
düşüncelerimizi zehirleyen kaygıları serbest
bırakmalıyız. Kontrol edemediklerimizi
kabullenmek, zamana güvenmek ve
anın içinde huzuru bulmak… İşte stresin
gölgesinden çıkmanın en güçlü yollarından
Unutmayın, stres bir düşman değildir;
aslında bizi hayatta tutmanın çalışan
bir savunma seçenekleridir. Ancak
kontrolün ele geçirilebilmesinde, en büyük
dostumuzdan ayrılmak, alanımızı tüketen
bir gölgeye dönüşebilir.
Küçük adımlarla başlayın. Bir sabah, telaş
içinde kahvenizi içerken değil; Pencereyi
temiz havayı almak için ayırdığınız güne
“Mutluluk, hayat fırtınalarından kaçmak
değil; o fırtınaların içinde dans edebilmeyi merhaba deyin. Gün boyunca zihninizde
dolaşan onlarca kaygılı düşünceyi fark
ettiğinizde, durun ve kendinize sorun: “Bu
gerçekten şu an çözülmesi gereken bir
sorun mu?” Çoğu zaman cevap “hayır”
olacaktır.
Ayrıca duygu ve düşüncelerinizi
paylaşmaktan çekinmeyin. İnsanın zihni,
yüklerini hafifletmek için gerekenlere
duyarlıdır. Sevdiklerinizle sohbet edin,
günlük tutun ya da bir terapistten destek
alın. İçinizdeki yaşamınızdaki onun
kaygısı, sürekli bir ağırlığa dönüşüm. Oysa
kelimelere dökülen dertler, hafifleyerek
zihninizi ferahlatır.
Ve en önemlisi, kendinize iyi davranın.
Mükemmel olmak zorunda değilsiniz.
Hata yapabilirsiniz, yavaşlayabilirsiniz,
bazen hiçbir şey yapmadan sadece nefes
alamazsınız. Hayat, kusursuz bir yarış değil,
aksine onun acısını yaşatması gereken bir
yolculuktur. “Mutluluk, hayat fırtınalarından kaçmak
değil; o fırtınaların içinde dans edebilmeyi
öğrenmektir.”