Merhaba sevgili Göktürk Dergisi okuyucuları..

Öyle garip bir zamandayız ki, Corona Virüsünün ülkemize gelişinin 14. gününde evimden yazıyorum bu yazıyı. Yani toplum olarak son 10 gündür neredeyse evlerimize kapanıp yeni bir düzene geçtiğimiz, günler. Biraz tedirgin, henüz yakınlarımızda görülmediği için belki biraz rahatız. Her gün salgın sebebiyle kaybettiğimiz onlarca kişi için çok üzgün, gece gündüz ölüm riskine karşı bizler iyi olalım diye mücadele eden sağlık personelimize müteşekkiriz. Henüz tedavisi bulunmamasıyla korkutucu, değişen ekonomik koşulları düşününce kaygılıyız. Bu ve bunlar gibi yüzlerce düşüncenin içimizden geçtiği karmakarışık
yeni bir ben yeni bir düzen olgusuna varmak üzere yolculuktayız. Dergimizin son 4 sayısına seyahat yazılarımla eşlik ettim. Bu sayıda malum günler nasıl bir seyahat yazacağım diye düşünürken birden farkettim ki taaaa en başa dönmeliyim.. En gerekli yolculuğa… Kendimize, içimize doğru olana..

Bu sebeple Virüslü günlerde yeni dünya düzeninde ki 2 haftalık yolculuğumu anlatmayı daha doğru buldum.

Bu 2 haftada neler değişti hayatımda oradan başlayayım. Ben Gelenekli Sanatların bir kolu olan TEZHİP Sanatçısıyım. Profesyonel olarak hayatımı bu işten kazanıyorum. Ve Göktürk’te AG Sanat Atölyesinin ortağıyım. Corona virüsü ülkemize geldiği andan itibaren Atölyemizde ki sanat çalışmalarımıza ara verdik. Ama atölyenin kapalı olması Sanat’tan uzak duracağım anlamına gelmedi. Kağıtlarımı ve boyalarımı toplayarak evde kendime bir çalışma alanı oluşturdum. Bu yeni bir düzen, evde daha fazla vakit geçirmeye ayarlı yine aynı gün tüm Whatsapp gruplarını sessize aldım ve bilgi paylaşım kirliliğinden kendimi korudum.

İyi niyetle bile olsa hepimizin hassasiyetleri farklı, kaynağı belirtilmemiş olan bir bilgi ile kaosa girmek istemedim. Çeşitli haber gruplarından sabah ve akşam bilgiler alarak gündemi takip edip güvendiğim ve açıklamalarını yalın bulduğum bir kaç doktorun önerilerini dinledim. Henüz bilimin bile şekillendiremediği bir virus hakkında yapacak çok şey olmadığını anladığımda, gerekli tedbirleri aldıktan sonra zaruri alışveriş dışında dış dünya ile
temasımı kestim... Bu süreçte yakınlarım, sevdiklerimle gün içinde konuşarak hem sosyallikten uzak kalmadım hem de yakınımda olmayan herkesin sağlıklı
olduğundan emin oldum.



İlk bir kaç gün oldukça yoğun ve sanırım hayatımda ki en verimli üretim yaratım ve uygulama günlerini yaşadım. Şimdi düşününce fark ediyorum ki aslında, aklımı, ve gönlümü çevremde ki kaostan kurtarmak için bir kaçış yolu olarak görmüşüm sanatımı. Iyi ki de öyle yapmışım..

Kimseyi eleştirmiyorum, yanlış anlaşılmak istemem. Dünya üzerinde ki en güzel ülkelerden birinde yaşıyoruz. Bu güzel ülkede halk olarak o kadar çok şey gördük, o kadar farklı konuların içinde bulunduk ki sayısı çok tarifi yok. Sanıyorum ilk defa hiç bir sosyal, ekonomik ve kültürel ayrıma bakmaksızın aynı konu sebebiyle büyük bir kısıtlanma ve korku içine düştük. Dayısı olanın, yüksek makamlarda tanıdıkları olanların, çok parası olduğundan ya da büyük bir yeri yönettiği için sorunu çözebilenlerin olmadığı son derece eşit ve adil bir korku karşısında hep birlikte çaresiz kaldık. Elbette sevindirici değil ancak başımıza gelen her şerde bir hayır varsa bu olay da bizi birbirimize kenetleyecek. Bakın hayalet şehir oldu çevremiz. Yani birimiz olmadan öbürünün kıymeti yok. Ne AVM’lerin, ne mağazaların, ne café ve restaurantların, ne de yeni kıyafet ve ayakkabıların...

Bu büyük çaresizliğin henüz başlarındayız ve herkes önlemlerini kendi görgüsünce alıyor. Kimi stok yapıyor, kimi umursamıyor, kimi telaşlı… Ama sonuçta her birimiz son derece büyük bir bilinmezlik karşısında korkuyoruz. Ve bu korku dünya insanlarını eşitledi. Herkes evinde. Ben bu günleri, varlığın getirdiği unuttuğumuz değerleri hatırlama günleri olarak adlandırdım. Çekirdek aile birlikte vakit geçirmeyi öğreniyor. Dış dünyadan medet ummadan üretmeyi öğreniyor. Yaşam alanlarında günü daha kaliteli geçirmek için sadeleşmeye gidiyor. Korkunun getirdiği haberleri izlemekten farklı bilgi akışına kayamıyor ve kendinde kalıyor. Hobi geliştiriyor ve düşünüyor. Belki kendi adımıza hiç olmadığı kadar düşünüyoruz. Vicdan muhasebeleri yapıyoruz. Medeniyet seviyesi yükseldikçe kopan bağlardan biri olan komşuluk gündeme geliyor.

Komşumuzu merak ediyor ihtiyacı varsa yardımcı olmaya çalışıyoruz. Yaşlılarımızı hatırlıyoruz. Evet, geçmişten gelen her kod iyi değil belki ama onlar bizim geçmişimiz, kaybetmek istemediğimizi fark ediyoruz… Velhasıl ben insan olma, iyilik yapabilme, harcayarak sahip olma düzeninden çıkıp yepyeni sade ve egosuz bir düzene girmeye başladığımızı düşünüyorum. Bu yeni düzen umarım hepimize iyilikler ve güzellikler getirsin. Büyük kayıplar vermeden birbirimizin kıymetini bilerek yaşayacağımız, sürekli yeni maddi basamak hedefleri
belirlemek yerine sahip olduklarımızın kıymetini bileceğimiz ve sağlıkla nefes alabildiğimiz her anın paha biçilmez olduğunun farkına varacağımız yeni günler diliyorum.


Sağlıcakla kalın.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner23

banner24