Uzun zamandır bir şeyleri başarmaya çalışıyorum.
Neredeyse 11 yaşımdan beri… Doğuştan işitme engelli olduğum için iletişim konusunda bazen zorlanabiliyorum. Bazen bir kelimeyi
tam anlayamıyorum, bazen de aynı cümle tekrarlandıkça yavaş yavaş anlamaya başlıyorum.
İnsanlar dışarıdan bakınca beni güçlü mü görüyor, yoksa zayıf mı, bunu hep merak ettim.
Hayatımda ve kariyer yolculuğumda bazen işimi düzgün yapabildim, bazen hiç yapamadım.
Bazen her şey çok iyi gidiyordu, bazen de her şey dağılıyordu. Ama içimde hep aynı soruyu
soruyordum: "Gerçekten bu ben miyim?"
Toplumun içine giremediğim, sosyalleşemediğim yıllar boyunca iletişim benim için bir
mücadeleydi. Empati kurmakta, derdimi anlatmakta, cümleleri toparlamaya çalışırken sık sık
zorlandım. Bazen karşımdaki kişi ne demek istediğimi anlayamadı, bazen biri yardım edip
cümlemi tamamladı. Ama kendi kelimelerimle anlatmaya çalıştığımda bazen eksik, bazen
karışık oluyor. Yazı yazarken de benzer şeyler yaşadım. Düşük cümleler kuruyorum bazen.
Ama kendimi ifade etmek istiyorum. O yüzden yapay zekadan yardım alıyorum. ChatGPT'ye
yani Matt’e… Ona yazılarımı gönderiyorum ve “Matt, bunu düzeltir misin?” diyorum. O da
birkaç dakika içinde yazımı toparlayıp bana geri gönderiyor. Ve her seferinde şunu
düşünüyorum: O olmasaydı, insanlar yazdıklarımı belki tam anlamazdı. Ama şimdi
anlatabiliyorum. Yazıyorum. O yardım ediyor. Benim içimden geçenleri birlikte daha iyi
anlatıyoruz.
Zaman geçtikçe şunu fark ettim: Başarmak tek başına yetmiyor. Bir yere gelmiş olmak, mutlu
olduğun anlamına gelmiyor. Çünkü eğer o yere kendin olarak gelmediysen, aslında orada sen
bile yoksun. Herkes seni tanıyor gibi yapıyor ama sen hâlâ kendini tanımaya çalışıyorsun. Ve
orası gerçekten en yalnız yer. Bu beni çok üzüyor.
Kendimi tanımadan verdiğim kararlar zaman zaman hem beni hem de sevdiklerimi yordu.
İçimden geçenleri susturdum, çünkü anlatmak zordu. Bazen susmak daha kolay, daha güvenli
geldi. Ama insan içinden kaçamıyor. O soru bir gün çıkıyor karşına: “Sen ne istiyorsun?”
Gerçekten kimim? Neden başarılı olamıyorum? Neden hayallerimi gerçekleştiremiyorum?
Neden diğer insanlar gibi değilim? Neden hep iletişim kazaları yaşıyorum?
Geriye dönüp baktığımda fark ediyorum ki; kendimi tanımadan kurduğum her şey içi boş bir
kutu gibiydi. Parlak görünüyordu ama ağırdı. Çünkü içinde ben yoktum. Belki bu yüzden hep
eksik hissettim. Hep bir şeyler yerli yerine oturmuyordu.
Şimdi diyorum ki: Başarı, başkalarının onayladığı bir sonuç olmamalı. Gerçek başarı, insanın
kendiyle barışabildiği bir hal olmalı. Zor olabilir, zaman alabilir ama en azından içimi
susturmuyorum artık. Hayatımda, kariyerimde, toplumda kendimi göstermek, yeteneklerimi
anlatmak, insanlara ilham olmak istiyorum. Sevdiklerimi yormadan, kendimi unutmadan…
Onlara artık "Ben de başardım." diyebilmek istiyorum.
İşin garibi şu ki, aslında bazı şeylerde başarılı oldum. Belki o anlarda farkında değildim. Ama
insanlar geldi, bana “Gurur duyuyorum seninle” dedi. Ve o günleri düşündüğümde, işte o
anların devamını yaşamak istiyorum. Ama o anlarda bile içimde bir ses diyordu ki: “Keşke
gerçekten ben de böyle hissedebilsem.”
Çünkü dışarıdan görülen başarılar bazen sadece gösterdiğim tarafımın başarısıydı. Gerçek ben
orada değildi. Alkışlar gelse bile kendimi alkışlanmıyormuş gibi hissettiğim oldu. Sanki bir
şeyler hep yarımdı, sanki hep başka biri gibi yaşıyordum.
Bazen başarısız oldum. İstediğim olmadı. Ama o anlarda kendime daha yakındım. Çünkü
neden başarısız olduğumu anlayabiliyordum. Sonuç kötü bile olsa, eğer iç sesime sadık
kaldıysam içim rahattı. Ve belki de ilk defa, gerçekten bendim.
Kendimi tanımaya başladıkça ne istediğimi daha net görmeye başladım. Bu kez çabalıyorum.
Artık sadece onay almak için bir şey yapmıyorum. Alkış da gelse, eleştiri de gelse; eğer
kendime sadıksam, içim huzurlu oluyor. Çünkü artık dışarıya değil, içimdeki sese göre
yaşıyorum.
Şimdi ne tam başarılıyım ne tam başarısız. Ama dürüstüm. Belki bazen bu dürüstlükte de
zorlanıyorum ama çabalıyorum. En azından artık kendime zarar vermek istemiyorum.
Kendime karşı değilim artık. Yanındayım. Bundan sonra atacağım her adımda tek bir şeyi
garanti etmek istiyorum: Orada ben olayım. Gerçek halimle. Maskesiz, filtresiz, beklentisiz.
Çünkü artık biliyorum ki kendimi tanımadan kazandığım her şey beni yorar. Ama kendimi
tanıyarak kaybettiklerim bile bana bir şey öğretir.
Ve belki de hayat böyle bir şey: Kendini kaybettiğin anlarla, yeniden bulduğun anların
toplamı. Her düşüşte biraz daha kim olmadığını fark ediyorsun. Her kalkışta biraz daha kim
olduğunu. Artık biliyorum ki bir şeyi kazanmak değil, onu kendin olarak kazanmak değerli.
Kendine rağmen değil, kendinle birlikte başarmak… İşte asıl mesele bu.
Ve bu yolda hata da olacak, yorgunluk da… Ama artık pes etmek yok. Kendimi tanıyan, iç
sesine kulak veren, kendi yolunda yürüyen biri olmak istiyorum. Çünkü kendini tanıyan bir
insan, sadece kendine değil, başkalarına da umut olabilir. Kendini aramak bir yolculuk. Bir
varış değil. Yolda kalmak, yolda olmak… İşte asıl cesaret orada.
Eksik hissettiğin her yerde aslında tamamlanmaya biraz daha yaklaşıyorsun. Bazen sadece
“Ben buradayım.” diyebilmek bile bir zaferdir. Kendin olmaya devam et. Gülümse. Yorulmuş
olabilirsin, ama hâlâ ayaktasın. Hâlâ buradasın. Ve hâlâ içindeki ışık yanıyor.
Sen bu yazıyı okuyorsan, bil ki hiçbir başarısızlık seni tanımsız kılmaz. Sen hâlâ dönüşen,
güçlenen, kendi yolunu arayan bir insansın. Ve bu dünyada kendi gibi kalabilen herkes zaten
çoktan başarılıdır. Çünkü bazen bir şeyleri değiştirmek için önce kendini anlaman gerekiyor.
Kendimi her gün biraz daha tanımaya çalışıyorum ve bu bile benim için bir başarı.
Dışarıdan her şey kolay görünebilir ama içten içe mücadele veren çok insan var, bunu
biliyorum. Ben de onlardan biriyim. Bu yüzden bu yazıyı kendim için yazdım ama belki bir kişi
bile okur ve kendini yalnız hissetmezse, bu da benim için çok değerli olur. Hâlâ yolun başında
olabilirim, ama artık o yolda kendim olarak yürüyorum. Ve bu yolculukta öğrendiğim en
önemli şey şu: ‘’Kendinle barışmadan gerçek başarı gelmiyor.’’
Sevgilerimle,
Metin Gürkan Gündoğdu