Üstelik bu ilk kez yaşanan bir durum değildi, geçmişte de ölümle sonuçlanan 'slop' kazaları meydana gelmişti. Gemiye dakikalar içinde ölüm yayabilen, denizleri kirletip canlılara zarar verme riski taşıyan bu süreç, 2009’daki kazanın yarattığı çarpıcı etkilere rağmen hâlâ çözülememiş bir sorun olarak karşımızda duruyor. Bugün hâlâ son derece tehlikeli olan bu işlem sırasında denizcilerin nasıl adım adım ölüme gittiğini 3 uzman tüm detaylarıyla anlattı.

Birkaç dakikada gemiye ölüme yaymış 16 yıl öncekiyle aynı: Çürük yumurta kokusu uyarıydı

DENİZCİLİĞİN KRONİK SORUNU! ‘DENİZ CANLILARINI OLUMSUZ ETKİLEYEBİLİR’

AFAD Kimyasal Biyolojik Radyolojik Nükleer Tehditler (KBRN) ekiplerinin Swanlake isimli gemide yaptığı incelemede, geminin ‘slop tankını’ kimyasalla temizlemeye giren ilk mürettebatın zehirlenerek olay yerinde hayatını kaybettiği, onu kurtarmaya çalışan diğer iki mürettebatın da kimyasaldan etkilenerek zehirlendiğini belirledi. Slop tankları gemideki temizlik süreçlerinden gelen suyu taşır. Gemi limana girdikten sonra tanklar temizlenir ve slop tankları yıkama suyuyla dolmuş olur. Bu yıkama suyu kimyasallar, yemek yağları ve başka ürünler içerebilir. Böylece de çevreye ve insan sağlığına zarar verebilecek süreç çoktan başlamış olur. Tanker gemiler çevre sağlığı için pek de güvenli yükler taşımadıkları için bu tankların yıkanması ve denize dökülmesi süreci ise her zaman aynı olmaz. Doç. Dr. Ozan Hikmet Arıcan’a göre, “Denize basılabilen yükler ve denize basılamayan yükler kategorilere ayrılmıştır. Bu kategorilerden en tehlikelisi X kategorisidir. Bu da direkt tahliye yaptıktan sonra yükün kalıntılarını denize basamazsınız. İlk önce ön yıkama denilen bir yöntem var. Bu yöntemle sahil istasyonuna veya barca verirsiniz. Basılabilen yükler ise marpolün belirlediği kurallar çerçevesinde denize basılır. Bunlardan en önemlisi karadan 12 mil mesafeye çıkmak, minimum 7 knot hızla ilerlemek, bulunduğu noktada en az 25 metre derinlik olması ve tahliyenin doğrudan denizin dibine, yani geminin en alt noktasından aşağıya doğru yapılmasıdır. Bir de özel alanların dışında olması gerekiyor. Siz bu kurallara uyarsanız eğer denizde bu atık suların yani kimyasal atık sularının basımını yapabilirsiniz. Ama petrol ürünlerinde kesinlikle tabii ki bu yapılmıyor. Petrol türev Evleri olarak taşınan yüklerde bu atıklar denize basılamıyor. Bunlarda ne yapıyoruz peki? Bu slop tanklar aslında orada çok işe yarıyor. Petrol ürünlerinin yıkanıp slop tankına aktarılması ve slop tankından da sahile verilmesi şeklinde ilerleniyor.”

Slop tanklarının boşaltılması ve atıkların deniz dibine gönderilmesi, orada yaşayan canlılar için bir tehdit oluşturuyor olabilir miydi? Doç. Dr. Arıcan şöyle açıkladı: “2009’da yaşanan bu kaza, ‘kapalı alana giriş kontrolünün yeterli yapılmamasının’ ne denli ölümcül sonuçlar doğurabileceğini çarpıcı biçimde ortaya koydu. Gaz ölçümlerinin yapılmaması, uygun solunum ekipmanının yanlış kullanımı, yetersiz farkındalık ve güvenli giriş izin prosedürlerinin atlanması bugün hâlâ birçok denetimde yüksek riskli bulgular olarak karşımıza çıkıyor. Ayrıca bu işlemler deniz canlılarının durumunu etkileyebilir. Bu atıklar saf haliyle değil, seyreltilerek, 10 binde bir 100 binde bir hale getirilerek denize verildiği için çok tehlikeli olmaz. Tabii ki uzun sürede tehlike yaratabilir. Denizcilik kurallarında bir yerde direkt boşaltma yapmıyoruz. Belli bir rotada denizin dibine gönderme şeklinde oluyor. Bu canlılar üzerindeki olumsuz etkileri tespit etmek çok zor. Tabii ki uzun süreli bir şeyde bir araştırmada belki tespit edilebilir. Ancak şu anda herhangi bir şey gözükmemiş. Bu temizlik aşaması, her yükün tahliyesinden sonra özellikle de kimyasal atık boşaltımı yapılan liman kentlerinde her tahliye işlemi sonrası gerçekleştiriliyor. Yani bunun bir süresi yok. Ayda 3 defa da olabilir, 5 defa da olabilir, 1 defa da olabilir. Bu, süre operasyonun süresine bağlı.”

Birkaç dakikada gemiye ölüme yaymış 16 yıl öncekiyle aynı: Çürük yumurta kokusu uyarıydı

TÜM GEMİYE ÖLÜM YAYABİLİR! İNSAN KAYNAKLI HATALARIN SONUCU MU?

13 kişilik mürettebatın yaşadığı zehirlenme vakasının ardından, prosedür gereği gemide yalnızca kaptan kalmış ve gemi demirlemişti. Ancak akıllara gemide hâlâ zehirli gazlar varsa, kaptanın bundan olumsuz etkilenebileceği ihtimali geliyordu. Sümeyra Uçar’a göre, kaptan gemi ve yükten sorumlu olduğu için gemide kalmak zorundaysa bile, gemide kalacak olduğunda güvenliği sağlamak için bazı şartların yerine getirilmesi gerekiyor. Ancak bazen şartlar yerine getirilmediğinde, bazı noktalar gözden kaçtığında ölümle sonuçlanan kazalar olabiliyor. Peki bu kazaya sebep olan ihtimaller neler? Sümeyra Uçar bunun için, “Bu kaza KBRN'de TIC kapsamına girer. TIC (Toxic Industrial Chemicals) vakasıdır. Yani Toksik Endüstriyel Kimyasallar kazası olarak nitelendirilebilir. Bir KBRN Tehditleri Uzmanı olarak kazaya neden olan olasılıkları şöyle sıralayabilirim: Mürettebatın KBRN ve gaz sızıntısı prosedürleri konusunda yeterli eğitimi olmayabilir. Kapalı alanlara giriş sırasında gaz ölçümü yapılmamış veya ölçümler dikkate alınmamış olabilir. Kişisel Koruyucu Donanım (KKD) kullanılmadığı ve gemideki acil durum tatbikatlarının ve prosedürlerin ya da acil durum planlarının yeterince uygulanmadığını düşünüyorum. Kaza büyük ölçüde operasyonel ve insan kaynaklı hatalar nedeniyle meydana gelmiş gibi görünüyor. Teknik aksaklığın tek başına ölümcül seviyeye gelmesinin zor olacağı kanaatindeyim”diyor.

Sümeyra Uçar’ın ‘geminin en tehlikeli yeri’ diyerek anlattığı zehirlenme riskinde dikkat çeken bir detay daha vardı. Zehirlenmeye sebep olan gazlardan biri olan hidrojen sülfür kendini ‘çürük yumurta’ kokusuyla ele verse de bazen bu koku, maddenin dozu yüksek olursa duyulmayabiliyordu. Peki bu gazlar geminin tamamına yayılırsa ne olurdu? Sümeyra Uçar şöyle açıkladı: “Bu gazlar teknik bir aksaklık sonucu gemiye yayılırsa kesinlikle yaşam tehdidi oluşturur. Gemide amonyak, hidrojen sülfür ve uçucu organik bileşikler gibi gazlar teknik bir arıza sonucu yayılırsa, birkaç dakika içinde ciddi risk doğurabilir. Amonyak, gözleri, cildi ve solunum yollarını yakar. Konsantrasyon çok yüksek olursa akciğerlerde hasara ve kısa sürede ölüme yol açabilir. Hidrojen sülfür, çürük yumurta gibi kokar ama yüksek dozlarda kokuyu alamazsınız, fark etmeden ciddi zehirlenme ve ani ölüm riski vardır. Uçucu organik bileşikler (VOC) ise baş dönmesi, solunum sıkıntısı ve bazı durumlarda patlama riski taşır. En tehlikeli alanlar geminin alt bölmeleri, makine dairesi, tanklar ve pompa daireleri gibi kapalı yerlerdir. Bu bölgelerde havanın hızla zehirli hale gelmesi ve kaçış süresinin çok kısa olması, durumu daha da kritik hale getirir. Özellikle hidrojen sülfür için birkaç nefes bile ölümcül olabilir.”

Birkaç dakikada gemiye ölüme yaymış 16 yıl öncekiyle aynı: Çürük yumurta kokusu uyarıydı

AMONYAK YA DA HİDROJEN SÜLFÜR İÇİN KURTULUŞUN YOLU

Son günlerde gündeme gelen pek çok zehirlenme vakası için, ‘antidot’ yani antizehri olmayan gazlardan bahsedilmişti. Bazı gazlar son derece öldürücü şekilde etkiliyor olsa da tedavisi olduğu için, pek çok vakada zamana karşı bir yarış söz konusu oluyor. Hidrojen sülfür gazı nedeniyle, dakikalar içinde ölümle sonuçlanan maruziyetler için Prof. Dr. İsmail Hamit Hancı, “Hidrojen sülfür, doğal ve endüstriyel kaynaklardan atmosfere salınan, keskin çürük yumurta kokusuna sahip ve solunum yoluyla maruz kalındığında zehirleyici etkisi olan bir gazdır. Hidrojen sülfür gazı, oksijenin doku tarafından alınmasını engeller. Hemoglobin ve hücresel enzimlerle birleşip hücresel oksijen kullanımını doğrudan bozar ve dokuda oksijen eksikliğine yol açar. Hidrojen sülfür, yanıcı ve patlayıcı bir gazdır ve uygun şekilde kullanılmadığında hayati tehlikeye neden olabilir. Ayrıca, hidrojen sülfür gazı yanar ve kükürt dioksit gibi diğer zehirli buhar ve gazları üretir. Maruziyet alanında uzaklaştırma ve temizleme ilk basamak tedavidir. Hiperbarik oksijen tedavisi ve ilaç tedavileri mevcuttur” diyor. Peki amonyak için de aynı şeyler geçerli mi? Prof. Dr. Hancı bunu da açıklayarak sözlerini noktaladı.

“Amonyak solunması durumunda solunum yolunda tahrişe, öksürmeye, nefes darlığı ve akciğerde sıvı birikimine yol açar. Yüksek seviyelerde direkT maruziyet akciğerlerde sıvı birikimine yol açacağından boğulmaya ve hızlı ölüme sebebiyet verebilir. Susuz amonyak gazı havadan daha hafiftir, böylece yükselerek alanda dağılır ve alçakta kalan bölgelere yerleşmez. Nemin varlığında sıvılaştırılmış susuz amonyak gazı, havadan ağır buharlar oluşturur. Bu buharlar, zeminde veya insanların maruz kalabileceği zayıf hava akımı olan ve alçakta kalan alanlara yayılabilir. Amonyak, göze nüfuz etme ve göze zarar verme eğiliminde olup, etkisi diğer alkalilere göre daha fazladır. Havadaki düşük konsantrasyonlarda bile hızlı bir şekilde göz, burun ve boğaz tahrişine, öksürme ve bronşların daralmasına sebep olur. Amonyak maruziyetinde gözler hemen bol suyla üst ve alt göz kapaklarını kaldırılarak yıkanmalı. Deride amonyak teması olan bölge de bol suyla yıkanmalı. Kimyasallar giysilere nüfuz ederse, derhal giysi çıkartılmalı ve cilt yıkanmalı. Çok miktarda amonyak solunursa, kişi hemen temiz havaya çıkarılmalı.”

Kaynak: https://www.milliyet.com.tr/gundem/birkac-dakikada-gemiye-olume-yaymis-16-yil-oncekiyle-ayni-curuk-y