Van’da geçen yıl kaybolduktan 18 gün sonra göl kıyısında cansız bedeni bulunan üniversite öğrencisi Rojin Kabaiş’in ölümüne ilişkin Adli Tıp Kurumu raporu tamamlandı. Raporda, Kabaiş’in cinsel saldırıya uğradığına, travma sonucu öldüğüne veya zehirlendiğine dair herhangi bir tıbbi bulguya rastlanmadığı belirtildi.
'Cinsel saldırı olma ihtimali de mevcut'
Ancak Kabaiş ailesinin avukatlarından Zeynep Demir, Rojin Kabaiş dosyasını ilk günden itibaren takip ettiklerini kaydetti.
Avukat Demir "Raporla Rojin'in dosyasında şu ana kadar bulaş olma ihtimali üzerinde durulan ancak bulaş olma ihtimali bertaraf edilen iki erkek DNA'sının Rojin'in hangi bölgesinde bulunduğunu tarafımıza açıklamıştır. İlk DNA örneği Rojin'in sternal bölgesinde yani göğüs bölgesi dediğimiz bölgede tespit edilmiştir. İkinci DNA örneği ise intra vajinal yani vajinanın iç bölgesinde olduğu tespit edilmiştir. Bugün itibarıyla dosyada artık bir cinsel saldırı olma ihtimali de mevcut" açıklamasını yaptı.
'Yüzde 80-90 doğrulukla sonuç verir'
Adli Tıp Uzmanı Prof. Dr. Halis Dokgöz, Milliyet'e yaptığı değerlendirmede dikkat çeken açıklamalarda bulundu. "DNA’ların kime ait olduğu ortaya çıkarılmalı, teması olabilecek herkesten örnek alınmalı" diyen Prof. Dr. Halis Dokgöz şunları kaydetti:
Adli Tıp Kurumu, travma veya cinsel saldırı bulgusu yok diyor. İleri çürümüş olgularda, özellikle vajinal bölge ve hemen yapısında meydana gelen değişiklikleri net şekilde değerlendirmek mümkün değildir. Bu nedenle ‘cinsel saldırı vardır’ ya da ‘yoktur’ demek bu durumda doğru olmaz. Çünkü çürüme, bu bulguları tamamen ortadan kaldırabilir.
İddia edildiği gibi cinsel saldırı yoksa bile bu 2 erkek DNA’sının kime ait olduğu tespit edilmeli. Olayın cinayet mi, intihar mı olduğu ya da bir cinsel saldırı bulunup bulunmadığı ancak bu DNA’ların sahiplerinin belirlenmesiyle aydınlatılabilir.
Suda boğulma sonucu öldüğünün kabulü gerekir' ifadesinin bilimsel olarak yetersiz. Bu ifade, tıbben temkinli ama eksik bir yaklaşımdır.
Bir kişi suda boğulmuş da olabilir, öldürülüp suya atılmış da olabilir. Bu ayrımı yapmanın yolu, diyatom analizidir. Bu analiz yapılmadığı için kesin bir yargıya varılamamış. Bu analiz, çürümüş cesetlerde dahi yüzde 80-90 doğrulukla sonuç verir.