Her duman, bir ağacın çığlığı gibi. Her kıvılcım, kaçan bir canın izi. Yanan sadece orman değil; anılarımız, nefesimiz, çocukluğu muzun gölgesi de kül oluyor. Orman meğer sadece ağaç değilmiş. Çocukken gölgesine sığındığımız serinlikmiş. Sabah kuş sesleriyle uyandığımız se vinçmiş. Temiz nefes, ferah rüzgâr, huzurmuş. Şimdi hepsinin yerinde siyah bir sessizlik, küle dönmüş bir yalnızlık var. Yangınlar büyürken, içimizdeki çaresizlik de büyüyor. İtfaiyecilerin teri, köylülerin gözyaşları, gönüllülerin çabasıyla birleşiyor acımız. El ele tutunmalıyız ki ayakta kalabilelim. Çünkü biliyoruz: bu acı hepimizin. Ama yine de umut var. Çünkü doğa vazgeçmiyor. Külün içinden filiz çıkar. Çatlamış toprak bir gün yeniden çiçek açar. Belki bu defa biz de yeniden doğarız. Daha duyarlı, daha koruyan, daha sahip çıkan insanlar oluruz. Bugün yanan sadece bir orman değil. Bizim evimiz, geleceğimiz. Ve evimizi korumak, çocuklarımızın yarınlarını korumaktır. Unutmazsak, sahip çıkarsak, bir gün yine aynı ağaçların altında gölgelenir, aynı kuşların şarkısıyla uyanırız.