Batıkan Manço, 7’den 77’ye herkesin sevgilisi olan ve aynı zamanda Türk Müziği’ne yaptığı eşsiz katkılarla efsaneye dönüşen usta sanatçı Barış Manço’nun küçük oğlu... Kendisi ile işletmeciliğini yaptığı ve Kadıköy Moda’da bulunan Cafe Los Manço’s’ta bir araya geldik… Önce bana kendi elleri ile bir latte yaptı; ardında da kendisi ve ailesinin hakkında bilinmeyenleri anlattı…  

Batıkan Manço Röportajı

  • Bir gün “küçük şirin bir kafe açma” hayali olmayan yoktur her halde…  Cafe Los Manço’s da öyle bir yer. Burayı açmaya nasıl karar verdiniz?
  • BM: 2012’de askerlik bittikten sonra özel bir müzik şirketinde iki buçuk yıl çalıştım. Orada çalışırken kurumsal iş hayatının bana göre olmadığına karar verdim ve ardından istifa ettim.  Biraz daha salaş bir ortama ihtiyacım olduğunu düşündüm. Hem kurumsal olmayan hem de Moda’daki evime yakın bir iş arayışım vardı. Kafe açmaya karar verdim. Ben, böyle bir işe niyetlenince güvenebileceğim kimler varsa hepsi bir işin ucundan tuttu. Her adımı araştırarak ilerledik. İlk zamanlar iç mimarlar ile görüştük; ancak daha sonra Doğukan, “Gel birlikte yapalım” dedi. Doğukan’ın benim üzerimde çok emeği var. Eli yatkın böyle şeylere ve uğraşmayı çok seviyor. İlkokuldan beri eline tahta çivi verin bir şeyler yapardı. Kendisi sarıldı bu işe. Cafe Los Manço’s ismi de Doğukan’ın Survior günlerinden aklında kalmış bir isim fikriydi. Şu an kafede yer alan tüm ayrıntılar Doğukan’a ait. Profesyonel bir destek almadık.
  • Ağabeyinize göre kameralardan daha uzaksınız. Bunun özel bir nedeni var mı?
  • BM: Doğukan ve benim en büyük farkımız Doğukan’ın medyada daha fazla görünürlüğü oldu. Bizim çocukluğumuz da öyleydi. Ben evcil, Doğukan ise daha dışa dönük bir çocuktu. O dışarıda bisikletten düştüğü zaman ben onu camdan izlerdim. Paten, bisiklet vb. kazalarını o benden daha çok yaşamıştır. Her iki bacağını en az birer kere kırmışlığı var. Sanırım kardeş olmanın getirdiği bir rekabet daima oluyor. Doğukan ne yapıyorsa ben yapmıyordum. Kendi kendime edindiğim öyle bir felsefe olmuştu. Onun ilgi duyduğu şeylere ben çok duyamıyor ya da az duyuyordum. Benim için Doğukan, onu izleyip onun başına gelenlerden hep ders aldığım bir figür oldu.
  • Üniversiteyi ağabeyiniz ile birlikte Amerika’da okudunuz.  Nasıldı o günler?
  • BM: Yabancı bir ülkede iki kardeş aynı evde yaşadık. Türkiye’deki yaşantımızda birbirimize karşı hiç olmadığı kadar destek ve dayanışma içerisinde olduk. Birbirimizi orada daha iyi tandık. Bizim Türkiye’de hep bir bakıcımız vardı ama Amerika’da her şeyi kendimiz yapıyorduk.  İlk kendi yemeğimi Amerika’da yaptım. Çamaşır ve bulaşıklarımızı yine kendimiz yıkıyorduk. Doğukan’ın baklava yapmışlığı bile var (gülüyor);  o kadar geliştirdik yani kendimizi. Ehliyetimi de orada aldım.  Hayata dair birçok ilki Amerika’da yaşadım. Doğukan ile birlikte orada sorumluluk almayı öğrendik.  

Batıkan Manço 2

  • Türkiye’ye dönmeye nasıl karar verdiniz?
  • BM: Günlerden bir gün babamın 90’larda “Mançoloji” albümünün hazırlığı ile ilgili verdiği röportajlardan bir tanesinin video kaydını izledim.  Sonra “Ben niye hala burada duruyorum?” diye düşünmeye başladım. O zamanlar annem İstanbul’daydı. 2003’te tekrar evlendi ama yine de Barış Manço sorumluluğunu tek başına taşıyordu. Bizim gelip o sorumluluğun altına girmemiz gerekiyordu.  Doğukan,  2009’da üniversiteyi bitirdi ve Türkiye’ye döndü;  2010’da da ben döndüm. 
  • Alışmak zor oldu mu peki?
  • BM: Türkiye’ye yazdan yaza geliyordum ve geldiğim zaman da turist gibiydim. Yaşam standartlarım Amerikan standartlarına alışmıştı. Döndüğümde ilk bir yıl Amerikan çocuğu modunda yaşadım. 2011’de askere gitmek için başvuruda bulundum. YÖK, yurt dışında okuduğum üniversiteyi burada tanımadı. Askerliği ya tekrar burada bir üniversite daha okuyup kısa dönem yapacaktım ya da uzun dönem. Bunun hesabını daha önceden yapmadığım için bu bana ters köşe oldu. Ben de uzun dönem yapmayı tercih ettim ve acemi birliği Erzincan usta birliğini de Tunceli’de yaptım.  Yine o karar noktasında gelsem yine aynı kararı verirdim. Uzun dönem askerlik yapmak beni göklerden aşağıya indirdi ve benim için çok farklı bir deneyim oldu.  
  • Babanızın izinden gitmek istediniz mi hiç?
  • BM: Babam Belçika’da Güzel Sanatlar Kraliyet Akademisi’nden 1’incilik ile mezun oldu.  Babamın kalemi de şarkılarının sözü kadar kuvvetliydi; ancak bu yönü çok fazla bilinmez. Benim de görsel sanatlar daha çok ilgimi çekti. Amerika’da 3 Boyutlu Tasarım Bölümü’nü bitirdim ama profesyonel anlamda devam etmedim. Şarkı söylemek konusunda ise sesime güvenmiyorum hem de insanları müzikten soğutmak istemiyorum. Oyunculuk düşünüyorum ama göründüğü kadar kolay olmadığını da biliyorum. Son sekiz yılda birkaç defa sinema teklifi geldi. Beni de heyecanlandırmıştı ama bir şey oldu ve bir türlü gerçekleşemedi. O ortamı hep deneyimlemek istemişimdir.
  • 7’den 77’yi ve ya Adam Olacak Çocuk‘u sunmanız için teklif gelse kabul eder misiniz?
  • BM: Babamın hayranları tarafından bu soru bize çok soruluyor. Onlar da devam ettirmemizi istiyor. Biz daha önce televizyon programı için gerekli girişimlerde bulunduk. Sanırım raiting kaygısından dolayı karşı tarafı ikna edemedik. Rafa kaldırdık; ancak tamamen unuttuk diye bir düşüncemiz yok. Ama Doğukan şu anda Adam Olacak Çocuk’u özel günlerde ve organizasyonlarda büyük bir kalabalık karşısında yapmaya devam ediyor.
  • “Adam Olacak Çocuk” çekildiği dönem babanızı kıskandığınız söyleniyor.  Doğru mu?
  • BM: “Adam Olacak Çocuk” programı başladığında ben 4 yaşındaydım. Annemin söylediğine göre; televizyonda babamın başka çocuklarla ilgilendiğini görünce, “Babam niye bizimle ilgilenmiyor da başka çocuklar ile ilgileniyor” diye baya bir tepki göstermişim. Annem ve babam başta olmak üzere sesimi duyurabileceğim herkese, “Ben de Adam Olacak Çocuk”a  katılmak istiyorum” diye baskı yaptığımı hatırlıyorum. Katılımcı yaş grubu 3 – 4 arasıydı. Ben o konuda şanslıydım ve en sonunda katıldım. Doğukan, o zaman 7 yaşında olduğu için torpilden geçemedi ve söyleyeceğim şarkının sözlerini bana yanlış ezberleterek benden intikam aldı. 

Batıkan Manço Röportaj 2

  • Babanız ile nasıl zaman geçirirdiniz?
  • BM: Bizim Türkiye ve Belçika’daki aile yaşantımız birbirinden farklıydı. Türkiye’de dışarı çıktığımız andan itibaren babama olan ilgiden dolayı bizim birlikte geçirdiğimiz vakit arada kaynardı. Ayrıca; burada Adam Olacak Çocuk, 7’den 77’ye, albüm kayıtları, konser turneleri gibi nedenlerden dolayı babam hep yoğun olurdu. Adam Olacak Çocuk ile 7’den 77’ye programı çekiliyor ama bir de bunun kurgusu vardı. Hepsinin başında da babam duruyordu ve bu yüzden çoğu zaman eve geç saatlerde dönüyordu. Onu görmek için geç saatlere kadar beklediğim olurdu.
  • Peki ya Belçika’da?
  • BM: Bizim baba oğul olarak geçirdiğimiz kaliteli zamanlarımız sanırım hep Belçika’daydı.  O da yalın geçiyordu ama bana göre en iyi vakitlerdi. Babam çalışma düzenini bizim okul tatil günlerimize göre ayarlardı. Dolayısıyla aynı anda aile olarak tatile çıkabiliyorduk. Mesela, Belçika’ya tatile gittiğimizde birlikte şehrin merkezine gider;  babamın antikacılarını ve benim oyuncakçılarımı gezerdik. Bir günü baba oğul o şekilde paylaşırdık. Ben onun antikacı yönüne merak sarardım o da oyuncak konusunda bana ilgiliydi. Bizim evde o zamanlar heykeller, duvarlarda tablo, köşelerde vazo vardı. Babamın gözde koleksiyonu salondaydı. Bir iki defa onlarla oyuncak gibi oynamaya kalkınca babam orada bir hatırlattı bana antikanın değerini. Bana o evde olmadığı zamanlarda salona girmemin yasak olduğunu tembihlemişti. Tabii babam dediği için bir bildiği vardır diye sorgulamadım. O sayede antikanın değerini küçük yaşlarda anlayabildim.
  • Babanız evde boş zamanlarını nasıl değerlendirirdi?  
  • BM: Babam evde bir defa asla boş durmazdı. İş yoksa bile antika koleksiyonun tozunu alırdı. Alınmış tozu tekrar alabiliyordu. O kadar incelikliydi ve bir şeylerle daima uğraşırdı. Evde sakin bir insandı. Yaşantısı çok tempolu olduğu için evde o sakinliği geçirebilmesi benim de Doğukan’ın da önceliğiydi. Özellikle onun hoşlanmadığı bir şey yaptığımız zaman kızmadı, bağırmazdı ama büründüğü bir sessizlik vardı. O hayal kırıklığı onun yüzüne çok yansırdı. Onun o bakışları ile hiç karşılaşmak istemezdim. Birkaç cümle dahi olsa söylemesini tercih ederdim. O sessizlikle karşılaşmak benim en endişe duyduğum şeylerden birisiydi. Ben okumayı söktüğüm zamanlarda “Oku oğlum oku” derdi. Babamın her türlü bilginin olabileceği çok geniş bir kitaplığı vardı. Bazen oradan rastgele bir kitabı açardı ve ben de onunla birlikte kitaba bakardım. Beni kendi kitaplarını okumaya teşvik ederdi. Eğer bir şey besteliyorsa kağıtlara ya da ajandasına notlar alırdı. O piyano başında çalışırken bizler evin içinde onun yeni bestesinin seslerini duyardık.
  • Babanız ile ilgili unutamadığınız bir anınız var mı?
  • BM: Stüdyo kaydına girdiği zaman bize arabada ya da evde dinletir, düşüncelerimizi sorardı. Ne kadar övünmeliyim bilmiyorum ama şöyle bir anım var: Bir keresinde “Mançoloji” albümünün kayıtları esnasında babam bize ”Eyvallah” şarkısının demosunu dinletiyordu. Ya o yıllarda ya da ondan önceki yıl Af grubu “Nick The Chopper” şarkısını “Eyvallah” diye seslendirmişti.  Ben de şarkıyı yarı  “Nick The Chopper“ yarı “Eyvallah” şeklinde yapabilirsin diye bir fikir atmıştım. Şarkının bitmiş hali öyleydi.  Babamın o şarkıyı hazırlarken planı o muydu yoksa ona o fikri ben mi verdim hiç bilmiyorum mesela.  Ama aklımda ben verdim diye övünmeyi seçiyorum.
  • Babanızın vefatından önce en son neler paylaştınız?
  • BM: Şubat tatiliydi ve ailecek yine Belçika’ya gitmiştik. Babamı en son gördüğüm yer Belçika’da çok sevdiğimiz bir Çin lokantasıydı. Babam annem ve Doğukan ertesi gün sabah döneceklerdi.  Herkes biliyordu benim Belçika’ya olan bağlılığımı. Ben biraz daha Belçika’da aile dostlarımızın yanında kalacaktım. Restorandan çıktığımızda bir Türk vatandaşı gelip babamdan imza aldı ve onun ardından vedalaşıp ayrıldık. Daha sonra babamın ağır bir hastalık geçirdiğine dair bir haber aldım. İlk uçakla Belçika’dan Türkiye’ye döndüm.  Kanlıca’daki evimize geldiğimde Doğukan ile göz göze geldik ve o an anladım babamın vefat ettiğini. Sonraki haftalar, aylar silik geçti.

Göktürk Dergisi Mart Sayısı Çiler Özceylan Batıkan Manço Röportajı

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner23

banner24